Tarihin Göz Kamaştıran Taşları

Değerli taşlar denilince hiç şüphesiz herkesin aklına pırlantalar gelir. Günümüz mücevher tasarımlarının da baş tacı olan bu değerli taşın ilk hali diyebileceğimiz elmaslar ise tarih boyunca aranılan birer arzu nesnesine dönüşmüş, rüyaları süsler hale gelmiştir. Çoğu zaman gizemli ve mistik söylencelerle hikayelendirilen, dünyanın göz kamaştıran elmaslarının serüvenine, tarihsel bir yolculuğa hazır mısınız?

Dünya tarihinde zenginlik ve aseletin sembolü her zaman değerli taşlarla, özellikle elmas ve pırlantalarla ilişkilidir. Bu taşların madenden çıkarılıp işlenmesi, kesim ve mücevhere dönüşmesi süreçleri tarihsel olarak da ilgi çekici birer konu olarak karşımıza çıkar. Öyle ki, tarih boyunca karat ve tasarımları ile olduğu kadar el değiştirdikleri sahipleriyle de ünlü olan elmaslar hakkında çeşitli rivayetler oluşmuştur. Göz kamaştıran görünümlerinin yanında hikayeleri ile de öne çıkan dünyanın en önemli değerli taşlarından bazılarını tüm görkemleri ve gizemleriyle sizin için derledik!

Centenary Elması (272.85 carat)

1986 yılında Güney Afrika Kimberly’de bulunan ve dünyaya bir şölenle açıklanan mükemmel bir renge sahip 599-karatlık “Centenary” adıyla anılan bu taş, hiç kuşkusuz dünya tarihindeki önemli pırlantalar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bu pırlanta, lazer cihazının madenin duvarları içinde büyükçe bir kütle olduğunu tespit etmesiyle keşfedildiğinde, bulunduğu yerden zarar görmeden çıkarılması ve işlenmesi önemli bir sorun gibi görünüyordu. Fakat, bu alanda tanınmış en iyi ustalardan biri olan Gabi Tolkowsky için bu konu artık “Centenary” ile arasındaki duygusal bir mesele halini almıştı.

Tolkowsky 1988 sonlarında Johennesburg’daki özel tasarlanmış yeraltı laboratuarında yardımcılarıyla birlikte işe koyuldu. Bir yıla yakın bir süre kristalin her bir çatlağını, yarığını, girinti ve çıkıntısını, şeffaflığını araştırmakla geçti. Kesime sıra geldiğinde Tolkowsky titreşime ve ısıya yol açacağı için laser vb. modern teknolojileri kullanmamaya karar verdi. Geleneksel elle işleme yöntemini seçti. 154 günlük bir çaba sonucunda elmas, 520 karatlık yumurta görünümlü düzgün bir şekle kavuştu. 1990 Martı’nda sıra temel biçimi tasarlama ve yüzleri kesip, cilalamaya gelmişti. Dev elmasın traşlanması 1991 yılı Ocak ayında tamamlandı. Kalp biçiminin denenmemiş bir yorumuyla şekillendirilen “Centenary”, 273.85 karat ağırlığında 39.90 x 50.50 x 24.55 mm boyutlarında 247 yüzlü bir elmas haline gelmişti.

Hope Elması (45.52 carat)

45.52 karat ağırlığında, çelik mavisi renkteki Umut Elması, dünyanın en büyük dördüncü mavi elması olsa da kendine özgü çelik mavisi rengi açısından benzeri bulunmuyor. Hindistan kökenli bu nadide taş ile ilgili ilk bilgiler 17. yüzyılın mücevher uzman ve tüccarı Jean Baptiste Tavernier’in kitabından günümüze ulaşıyor. Bir Budha heykelinin gözünde iken yerinden söküldüğü söylenen bu taş, Tavernier tarafından satın alınıyor. Ardından Fransa’ya getiriliyor ve Kral XIV. Lui’ye satılıyor. Ve o andan itibaren, elmasın “umut” olan ismine tezatla süregiden büyük bir uğursuzluk öyküsü başlıyor.

Bu gizemli taşın uğursuzluk getirdiği kişiler listesinin başında, Kral XIV. Lui, aşığı Madame de Montespan, Maliye Bakanı Nicolas Fouqet, Prenses Lamballie ve Maria Antoinette yer alıyor. Son ikisi bilindiği gibi giyotinle idam ediliyor. Bu noktada elmas bir süre kayboluyor, sonra İngiltere’de ortaya çıkıyor. Yeni sahibi, ona “Umut” adını da veren Lord Francis Pelham Clinton Hope oluyor. Lord Hope’un iflasını takiben elmasa sahip olan bir Rus prensi ve Yunan soylusunun ardından Hope Elması’nın yolculuğu sürüyor ve yolu İstanbul’a düşüyor. Hope Elması’nın yeni sahibi II. Abdülhamit oluyor. Taşın bu sıradaşı yolculuğu ABD’ye kadar ilerliyor. Sonunda Harry Winston satın alıyor. Winston başına bir felaket gelmeden önce Umut Elması’nı bir müzeye bağışlıyor Elmas halen Washington da sergileniyor.

Idol’s Eye Elması (70.21 carat)

Hindistan’da Haydarabad yakınlarındaki Golkonda’da 17. yüzyılda bulunan bu elmasa neden İdol Gözü denildiğine ilişkin, onun tarihi bir heykelden çalındığına dair çok sayıda efsane bulunuyor. Golkonda elmaslarının özelliğine uygun mavi ışık parıltıları saçan 70,21 karat ağırlığındaki elmasla ilgili ilk kayıt ise 1865 yılında karşımıza çıkıyor.

Ünlü bir müzayede evi yetkilisi, 14 Temmuz günü Londra’da açık arttırmaya çıkarıldığında bu gizemli taşı ”İdol Gözü” adıyla sunuyor. Çevresi, 18 tane küçük elmasla bezeli İdol Gözü, esrarengiz bir alıcı tarafından satın alınıyor. Kısa süre sonra elmas, İstanbul’da II. Abdülhamit’in sarayında ortaya çıkıyor. Bu aşamadan sonra anlatılanlar yine efsaneye dönüşüyor. Söylentiye göre II. Abdülhamit tahttan indirilmesinden bir yıl sonra 1909 yılında aralarında İdol Gözü’nün de yer aldığı mücevherlerini korunaklı bir yerde saklaması için güvendiği bir adamına veriyor, fakat adam güvene ihanet ederek mücevherleri Paris’e götürüp satıyor. Gerçekten de İdol gözü 24 Haziran 1909 tarihinde Paris’te bir ispanyol asilzadesi tarafından satın alınıyor. O tarihten sonra pek çok kez el değiştiren İdol Gözü, son olarak 1983 yılında beraberinde iki ünlü mücevherle birlikte bilinmeyen bir alıcı tarafından satın alındı. Son olarak ise, 2022’de David Beckham ile Victoria Beckham’ın büyük oğulları Brooklyn Beckham’ın düğününde, gelinin annesi Claudia Peltz’in bu elması taktığı görüldü.

The Cullinan 1 / The Star Of Africa (530.20 carat)

“Afrika Yıldızı” olarak da adlandırılan armut kesimli Cullinan 1 elması, 53 mm x 44 mm x 29 mm boyutlarında 76 yüzlü ve tam 530.20 karat ağırlığında dünyanın en büyük ikinci elması olarak bilinen nadide bir parça.

1905 yılında keşfedildiğinde Elmasa madenin kurucusu olan ve o şanslı günde ziyarete gelen Sir Thomas Cullinan’ın adı verildi.

3106 karatlık Cullinan, Güney Afrika’nın Transvaal Hükümeti tarafından satın alındı ve 9 Kasım 1907 tarihinde 66. yaş gününü kutlayan İngiltere Karalı VII. Edward’a hediye edildi. Elmas kristali Kralın talimatıyla Amsterdam’daki ustalar tarafından kesilerek traşlandı. Kesim sonucunda 9 adet büyük ve 96 adet küçük boy elmas elde edildi. İşte bu kesim sonucu doğan Cullinan ailesinin en büyüğü 530.20 karat ağırlığındaki Cullinan veya Afrika yıldızı olarak adlandırılan elmastı. Diğer kardeşleri; yastık kesimli Cullinan II 317.40 karat, armut kesimli Cullinan III 94.40 karat, yastık kesimli Cullinan IV 63.60 karat, üç köşeli armut kesimli Cullinan V 18.80 karat, markiz kesimli Cullinan VI 11.50 karat, markiz kesimli Cullinan VII 8.80 karat, yastık kesimli Cullinan VIII 6.80 karat ve armut kesimli Cullinan IX da 4.39 karat ağırlığındaydı.

Cullinan’ların tamamı İngiliz Kraliyet ailesi tarafından kullanıldı. Kral VII. Edward, Cullinan I’i Yüce Kraliyet Asasına, Cullinan II’yi Kraliyet Tacının ortasına taktırdı. Diğer Cullinan’lar hanedanın kadın üyelerinin boyun, göğüs ve kulaklarını süslesi. Kraliyet tablo ve fotoğraflarında her zaman bir veya daha fazla sayıda Cullinan’a rastlanabilir. Bugün elmasların tamamı, ender törensel kullanımlar dışında Londra Kulesindeki Kraliyet Mücevherleri arasında sergileniyor.

Florentine Elması (137.27 carat)

Floransalı ünlü Medici ailesinin sayısız efsaneye konu olan kayıp elması Florentine, dokuz kenarlı, çift gül kesimli, açık sarı renkli, 126 yüzlü ve 137.27 karat ağırlığındaydı. Görenler alışılmadık kesimli bu elmasın ince yeşil ışıltılar saçtığını söylerdi. Hindistan kökenli bu eşsiz elmasla ilgili efsaneler dışındaki ilk kayıt ünlü Fransız gezgin ve elmas tüccarı Jean Baptiste Tavernier’nin kitabında yer alıyor.

Tavernier, Florentine’yi 1657 yılında İtalya’nın Toskana bölgesi Grandükü II. Ferdinand’ın hazinesinde gördüğünü yazıyor. Kitapta elmasın 250 yıl sonra çekilen fotoğraflarıyla uyumlu bir çizimi var. Medici ailesinin düşüşünden sonra Florentine, evlilik yoluyla İmparatoriçe Maria Theresa’ya geçiyor ve Hapsburg Hanedanı’nın Viyana’daki kraliyet mücevherleri arasına katılıyor. Bir şapka süsü olarak tasarlanan Florentine 1918 yılına kadar Viyana Sanat Tarihi Müzesi’nde sergileniyor. Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı sonunda yıkılmasının ardından İsviçre’ye sürülen İmparatorluk ailesi  Florentine’yi de yanlarında götürüyor. Kısa süre sonra elmas, diğer kraliyet mücevherleriyle birlikte çalınıyor. Söylentiler, aileye yakın bir kişi tarafından çalınıp önce Güney Amerika’ya kaçırıldığı, 1920 yılında ABD’ye götürülüp yeniden traşlandığı ve satıldığı iddialarıyla pekişiyor. 1981 yılında İsviçrede Florentine ile aynı renk özelliklerine sahip 80 karat ağırlığında bir elmas açık arttırmayla satılıyor. Fakat bu taşın Florentine olup olmadığı konusu hala gizemini koruyor.

Kaşıkçı Elması (86 carat)

Topkapı Müzesi Hazine Dairesi’ndeki döner platformunda, üzerine vuran ışığı olağan üstü parıltılarla çevresine yansıtan, damla kesimli tarihi elmas tam 86 karat! Bu devasa elmasın çevresini ise iki sıra halinde 49 pırlanta süslüyor. 70×60 mm boyutlarıyla Osmanlı Hazinesinin en değerli ve önemli parçalarından biri olan Kaşıkçı Elması’nın, dünyanın en tanınmış 100 elmasından biri olduğu söylenir.

Kaşıkçı Elması hakkında pek çok rivayet vardır. Bunlardan en masalsı ve ünlü olanına göre, 1669 yılı İstanbul’unda yoksul bir adam sur dibinde, Tekfur Sarayı yakınlarındaki Eğrikapı’da, bir çöp yığınında büyük parlak bir taş bulur. Hayatında elmas görmediği için cam zannedip cebine atar. Bir kaç gün sonra bir kaşıkçıda üç tahta kaşıkla takas eder. Biraz daha öngörülü olan kaşıkçı, taşı orta halli bir kuyumcuya on gümüş paraya satar.  Kuyumcu taşın çok değerli olabileceğini düşünerek, deneyimli bir meslektaşına danışır. Deneyimli kuyumcu taşın elmas olduğunu hemen anlar ve arkadaşından ”sus payı” ister. İki kuyumcu kavga ederler.  Dedikoduları duyan Kuyumcubaşı, kuyumculara birer kese altın verip elması satın alır, Olay zincirleme olarak önce Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa’nın sonra da bizzat Padişah IV. Mehmet’in (1648 – 1687) kulağına gider. Padişah elması hazinesine katar. Kaşıkçı Elması’nın çevresindeki iki sıra halindeki 49 pırlanta da onun zamanında yerleştirilir.

Pırlantaya Altınbaş Dokunuşu

Tarih boyunca kral ve kraliçeler, sultanlar, padişahlar, prensesler ve tüm soyluların vazgeçilmezi haline gelen değerli taşların en değerlisi pırlantalar, günümüz mücevherciliğinin de vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Dünyadaki örnekleri gibi Türkiye’de de sektörün öncüsü Altınbaş, doğanın bu nadide hediyesi olan taşlara en özgün, en çarpıcı, en ikonik stil ve tasarımlarla hayat veriyor. Ortaya taşın kendisi kadar arzulanan, benzersiz mücevherler çıkıyor.

Altınbaş ayrıca, bu değerli taşların değerini bir ömür boyu sürdürebilmesi için bir dizi sertifikasyon süreci de uyguluyor. Zira bir pırlantanın sahte olup olmadığını anlamanın en kolay yolu sertifikasıdır. Zarif ve ince işçiliğin ürünü olan Altınbaş pırlantalar, Sightholder isimli taş üreticilerinden tedarik edilen taşlardan tasarlanır ve Kimberley Process sertifikasyonu ile birlikte satışa sunulur. Altınbaş, pırlantanın değerlenmesindeki evrensel kurallara sertifikasyon süreci ile garanti sağlar. Güvenli, kaliteli, özgün ve şık pırlanta ürünler Altınbaş’tan alınır.

Bültenimize Abone Olun!

En güncel konuları kaçırmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir