Pırlantanın Büyülü Dünyasına Yolculuk

Marilyn Monroe’nin güçlü sesiyle söylediği “Diamons are girl’s best firends” şarkısını mutlaka duymuşsundur.”Pırlantalar, kızların en yakın arkadaşıdır” anlamını taşıyan bu şarkı, yayınladığı tarihten itibaren adeta kadınların yükselen sesi olarak yankılanıyor. Tüm dünyanın âşık olduğu kadın Marilyn Monroe; Sevgililer Günü, evlilik teklifi, yıl dönümü, doğum günü derken her defasında ima edilen hediye olan pırlantaların kızların en iyi arkadaşı olduğunu söylüyor. Peki, sizce de pırlantalar kızların en yakın arkadaşı mı?

Kadınlar Neden Pırlanta İster?

Bir kadını mutlu etmenin yolu; teferruatlı işlerden, büyük devlet sırlarından geçmiyor. Romantik bir yemeğin ardından sunulan bir pırlanta, narin parmaklarla birleştiğinde evrendeki en mutlu insan bir anda o kadın oluveriyor. Hâl böyle olunca, nedir bu pırlantanın sırrı gibi sorular doğuyor. Kadınlar pırlantada ne görüyor, neden bir taş bir kadını bu kadar mutlu edebiliyor? İşte bu sorunun cevabı, aslında tarihte ve pırlantanın taşıdığı sırlarda yatıyor.

Pırlanta, binlerce yıl basınç ve ısı altında kalarak nadir bulunan elmasın işlenmiş hali olarak tanımlanıyor. Bu tanım da gösteriyor ki pırlantanın ilk özelliği; binlerce yıllık bir emek neticesinde nadir bulunan değerli ve önemli bir taş olması oluyor. Bilinen en eski ve kıymetli elmasın yaşının 3 milyar olduğunu göz önünde bulundurursak elmasın birçok yıldızdan bile önce var olduğunu söyleyebiliriz. Yani doğanın şık bir mucizesi olan bir pırlantaya bakıp, “Kim bilir ne zamanlar, ne savaşlar, imparatorluklar, olaylar gördün?” demek, hiç de delilik olmuyor. Elmaslar, binlerce yılın yaşanmışlığını, anılarını üzerinde taşıyor. Sırf bu bilgiler ile pırlantanın değerini, anlamını belli etmiyor mu sizce de?

Pırlanta Aşkını O Başlattı: I.Maximilian

Peki, bu değerli taşın işlenerek kadınların parmaklarıyla, boyunlarıyla, kulaklarıyla buluşması nasıl gerçekleşiyor? Aslında her şey 15.yüzyıl Avusturya İmparatoru I.Maximilian’ın “Bırakın savaşı başkaları yapsın, mutlu Avrupalıların düğünleri devam etsin” sözüyle başlıyor. Tarih boyunca kadınların pırlanta tutkusunu başlatan bu imparator sözü ardından savaş dönemine rağmen arka arkaya sayısız düğün yapılıyor, arşidüklerle arşidüşesler evlendiriliyor. Zamanla I.Maximilian, düğünle ülkeler fetheden bir imparator olarak tanınıyor. İşte, pırlantanın taçlardan kadınların parmaklarına taşındığı dönem, tam da bu zamana tekabül ediyor. İmparator, aşk damarının bulunduğuna inanıldığı parmağa, kraliçenin sol elinin yüzük parmağına bir pırlanta konduruyor. Sol yüzük parmağına takılan yüzüğün ölümsüz bir aşkı simgelediği Eski Mısır inancı, pırlantayla birleştirerek ortaya eşsiz bir uyum çıkarıyor. Aşka verilen değer, elmasın değeriyle birleşerek mutlu sonsuz bir aşk, adeta pırlantayla koruma altına alınıyor. Ayrıca her kadının içinde taşıdığı “tek olma, biricik olma” isteği de elmas taşıyla tescilleniyor. Çünkü hiçbir pırlanta, tıpkı kar taneleri gibi doğadan aynı olarak çıkmıyor. Her birinin ayrı bir hikâyesi, görüntüsü, değeri bulunuyor. Ve kadınlara verilen pırlanta ona “Evrende senden bir tane daha yok!” demenin ta kendisi oluyor.

Şimdi, sizce de Marilyn Monroe “Pırlantalar, kızların en yakın arkadaşıdır” derken haklı değil miymiş?

Bültenimize Abone Olun!

En güncel konuları kaçırmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir