Sonbaharın En Çok Okunan 10 Kitabı

Mevsimin sonbahara dönmesiyle evde geçen zamanlar ve dolayısıyla da okumaya ayırdığımız süreler artıyor. Sonbaharın en çok okunan, en çok konuşulan 10 kitabını sizin için listeledik… Sıcak diz battaniyelerinin altına girip bir kahve ve çay eşliğinde okumaya hazırsak başlıyoruz!
1. Ben Kazanmadan Bitmez / Bircan Yıldırım
Hayır! Düzen bozulmadı, yeniden kuruldu… Yıkılan bir şey yok, değişen çok şey var sadece ve her değişim ürkütücü bir karmaşayla, çözümsüz gibi görünen sorunlarla ve sonsuz kaygılarla yağar insanın üzerine… Yeni düzen bir tehdit değil, bir seçim… Teknolojik gelişmeler insan sağlığını korumaya yetmiyormuş, bir kez daha yüzleştik bu hakikatle… İnsanın sağlığı yine doğanın kanunlarına bağlı… Yeni dünya, bambaşka bir disiplin öğretiyor insanoğluna: “Şikâyet etmemeyi, güvenmeyi ve olana teslimiyeti…” Ne kadar şikâyete saparsan, o denli şükre davet edilirsin. Dengelenirsin. Şimdiye kadar şikâyet ettiğin ne varsa, hepsine şükretmeyi öğretiyor yeni düzen sana. Belki sarsarak, belki acıtarak, belki tokatlayarak… Belki sen anlayıncaya dek şiddetini artırarak… Çünkü ilahi düzen, vazgeçmemiştir senden. Sadece fark etmeni ve hak etmeni bekliyordur hayatı… Merak etme… Sen kazanmadan bitmeyecek bu hikâye… (Tanıtım Bülteninden)
2. Camdaki Kız / Gülseren Buğdaycıoğlu
Bir psikiyatrist olan Gülseren Budayıcıoğlu, hastalarından deneyimlediği yaşamlara yer verdiği romanlarını okuyucu ile buluşturmaya devam ediyor. Bunlardan biri olan Camdaki Kız kitabı da hikayesiyle, sizi alıp derin düşüncelere daldıracak türden bir roman. Çocuklukta yaşanılan her bir olayın, geleceğimizde ne gibi izler bırakacağını mükemmel bir dil ile anlatan usta yazar, engin bilgi ve tecrübelerini bizler ile paylaşıyor. Siz de sevginin gücünün, hayatta hep başka kapıları aralayabileceğini düşünüyor ve kaderinizi yeni baştan yazmak istiyorsanız, baş ucu kitabı niteliğindeki bu esere mutlaka sahip olmalısınız.
3. Hayat Cesurlara Torpil Geçer / Bircan Yıldırım
Kendini uzun yıllar nefes ve meditasyon tekniklerine adayan yazar Bircan Yıldırım, Hayat Cesurlara Torpil Geçer isimli kitabı ile tüm kalıpları yıkıyor. Sıradan kişisel gelişim kitaplarından farklı olarak hikayeleştirilmiş bir anlatımı tercih eden Yıldırım, böylece pek çok okuyucunun ilgisini çekmeyi başarıyor. Cesaretin ana tema olarak işlendiği kurgu, okurlarını içsel bir yolculuğa çıkararak düşünmeye davet ediyor. Belirli bölümlerde nefes egzersizlerine de yer verilen kitap, aynı zamanda kişinin kendisine uygulayabileceği bir terapi niteliği taşıyor. Bircan Yıldırım’ın yalın ve akıcı anlatımı ile zenginleşen bu kitap, uçurumun kıyısında düşmeyi bekleyenlere büyük bir cesaret örneği sunuyor.
4. Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir / Hakan Mengüç
Kader, insandan vazgeçmiyor. Anbean yeniden ve yeniden yazılıyor. Öyle anlar geliyor ki yapmam dediğin şeyi yapıyorsun, katlanamam dediğin şeye katlanıyorsun, sevemem dediğini seviyorsun, gidemem sanırken bir anda çekip gidebiliyorsun, öldüm diyorsun ama yine de yaşıyorsun… Başlarına ne geleceğini bilmeden uzun bir yola çıkan arayış içindeki genç bir sufi ile aklı karışık genç bir kızın bu yolculuklarında yazgılarından başka güvenecekleri hiç ama hiçbir şeyleri yoktur. Yedi gün boyunca yanlarında para, yiyecek, kıyafet ve en önemlisi de hiçbir planları olmadan şehir şehir dolaştıktan sonra başladıkları yere geri döndüklerinde onlar için artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Sadece yedi günde bile değişebilir miydi insan?Yeniden yazılabilir miydi kader? Elbette sadece yedi günde değişebilirdi her şey… Tıpkı sazlıktaki bir kamışın, yedi evreden sonra içli sesler verebilen bir “ney”e dönüşmesi gibi..(Tanıtım Bülteninden)
5. Pandalar Uçabilir / Caner Yaman
Güzel olan her şey nefreti yenebilir. İnanmak her güçlüğü yenebilir. Eğer inanırsan, pandalar bile uçabilir… Yaralar sarılır, küsler barışır, gece aydınlanır. İnandığın doğrular aslında birer masaldır. Masallar acıtmaz gerçekler kadar, gerçek masaldan daha yalandır. Yağmur yağar. Sonra diner. Bazıları hiç dönmez. Bazı acılar diner. Bazı yaraları kim okşasa geçmez. Er geç iyileşir hakkına girilen yürekler. Bu devran böyle sürüp gitmez. Bir gün… Susayan kanar susadığı ne varsa. Aşka doyar mesela, ya da gülümseyen insan suratlarına. Gülmek güzeldir. Yaşamak güzeldir. Sevmek güzeldir. Güzel olan her şey nefreti yenebilir. İnanmak her güçlüğü yenebilir. Eğer inanırsan, pandalar bile uçabilir… (Tanıtım Bülteninden)
6. Bir Nefes Gibi / Ferzan Özpetek
… hayat bir nefes gibi akıp gidiyor. Ve geride yalnızca, isteyip de yapamadıklarımızın özlemiyle, bizi biz yapan tüm yaşanmışlıkların farkındalığı kalıyor. Sergio ile Giovanna, güneşli bir pazar günü evlerinde bir dostlar sofrası kurma hazırlığındayken ansızın karşılarında davetsiz bir misafir bulurlar: Kapılarını çalan yorgun görünümlü yaşlı kadın Elsa Corti’dir ve uzaklardan, İstanbul’dan gelmiştir. Yaklaşık yarım asrı bulan sürgün yıllarının ardından ülkesine dönen Elsa Corti’nin evinin yeni sahiplerine anlatacakları, ama daha önemlisi, yıllardır görmediği ablasına, hayatının aşkıyla ilgili söyleyecekleri vardır… Ferzan Özpetek, okurlarını Roma ile İstanbul, şimdi ile geçmiş arasında, iç içe geçen yaşamların ve yazgıların hükmettiği gizemli bir yolculuğa çıkarıyor. Et ve tırnak gibiyken yıllar önce meydana gelen bir olayla yollarını ayıran iki kız kardeşin karanlık sırları etrafında örülen Bir Nefes Gibi, tutkularına esir düşenleri, kadere meydan okuyanları, sevgiyi, ihaneti ve her şeye rağmen yılların tüketemediği umudu anlatıyor… (Tanıtım Bülteninden)
7. Süt Lekesi / Esra Ezmeci
Her insan lekeli midir? Ne zaman bulaştı bu lekeler bize? Habil ile Kabil zamanında mı? Bir yara mıdır bu leke, bir nişan mıdır yoksa? Masum, saf ve temiz olarak dünyaya gözlerini açan insanoğlu, neden bu dünyayı yaşanmaz kıldı? İnsan kötülükle mi doğar, sonra mı kötü olur? Bir bebek, başka bebeği gördüğünde neden rahatsız olur, neden onu tırmalar, canını yakar? SÜT LEKESİ insanın içsesi olmaya aday bir roman. Kimseye söylemediklerimize, yalnızken kendimize bile fısıldayamadıklarımıza, aklımızdan bile geçiremediklerimize ışık tutuyor. Acı içinde kıvranırken gelen mutluluğu, karanlık içinde boğulurken yanan ışığı, çaresizlik içinde debelenirken yanı başınızdaki çareyi göreceksiniz. Sadece iyiyi ve güçlüyü değil, kötüyü ve zayıfı da anlayacak, önyargılarınızdan rahatsız olacaksınız. (Tanıtım Bülteninden)
8. Kitapları Kurtaran Kedi / Sosuke Natsukawa
“Kitapların yüreği vardır,” dedi kedi birden. “Kitaplar oldukları yerde kaldığı sürece, yalnızca kâğıt tomarından öteye geçmez. Muazzam güç harcanan şaheserler bile, muhteşem öykülerin anlatıldığı büyük eserler bile, kapakları açılmadığı sürece kâğıt parçalarından ibarettir. Fakat insanların duygularını döktükleri, değer verdikleri kitaplar, yürek barındırır.” Sıradan bir lise öğrencisi olan Rintaro Natsuki, birlikte yaşadığı ve şehrin kıyısında küçük bir kitabevinin sahibi olan dedesinin ölümünden sonra bir başına kalır. Natsuki Kitabevi’nin tavana kadar tıka basa kitap dolu raflarının arasında mutsuz ve umutsuz geçirirken günlerini, nereden geldiği bilinmeyen konuşan bir kedi çıkar ortaya ve her şey birdenbire değişmeye başlar…Kitabevinin koridorları arasında ortaya çıkan gerçeküstü labirentlere girerek, birbirinden fantastik maceralar yaşarlar. Tutsak kitapların kaderi, Rintaro ve bu acayip kedinin elindedir artık… Kitapları Kurtaran Kedi Japonya’nın çok satan yazarlarından Sosuke Natsukawa’nın kaleminden, kitapların da bir yüreği olduğunu ve başkalarını düşünen bir yüreğin gücüyle insanların mutlu bir hayata gülümseyebileceklerini bizlere hatırlatan bir roman. (Tanıtım Bülteninden)
9. Mutfak Okulu / Güzin Yalın
‘’… bu sınıftaki beş öğrencinin beşi de aynı derecede umutsuz vakalardı. Sadece beş kişi, çok daha kalabalık sınıflardakilerin toplamından daha fazla sorun yaratmayı beceriyorlardı. ‘Hepsi birbirinden beter!’ diye düşündü . ‘Herkes kendi derdinde. Yemek okulu değil, psikiyatri kliniği sanki canına yandığım!’” Kendine hayran, filmlerdeki gibi bir şefle evlenmek peşindeki İnci; hayal insanı, sakar Mustafa; yaptığı sıkı rejim sonucu verdiği kiloları tekrar almaktan ölesiye korkan, terfi bekleyen Fikret; sıkıntılı Hülya; kendi kendisiyle konuşup duran, yalnız Süheyla Hanım; teselliyi alkolde arayan, her bakımdan “düşmüş bir yıldız şef” olan Ahmet; “aşçı yamağı” Tekin… Rastlantılar sonucu bir “mutfak okulu”nda bir araya gelmiş, her biri kendine özgü derde, şikâyete, özleme, hayale, mutluluğa, mutsuzluğa sahip yedi kişi… Güzin Yalın, Mutfak Okulu’nda türlü insan tiplerinin renkli bir manzarasını sunmakla kalmıyor, hem yemek yapmanın kimileri için iyileştirici ve teskin edici etkisini gösteriyor hem de geçmişle hesaplaşmanın zorluklarını sezdiriyor… Hayatın içinden leziz bir mutfak hikâyesi…(Tanıtım Bülteninden)
10. Annemin Kaburgası / Burçin Tetik
Beni ben yapan bir öz var mıydı sahi? Bedenim, sesim, dilim, evim dediğim yer değişmişti ya, başka bir insan mı olmuştum artık? Oysa olduğum kişiyi ısrarla, onu yok etmeye çalışan her şeye, herkese rağmen yavaş yavaş kabuğundan çıkarmıştım ben. Annemin Kaburgası, kimliğinden onur duyanların, aşkı özgürce yaşayanların, göçmenliğin dilini en iyi bilenlerin, cinselliğin üzerindeki toplumsal tahakküme meydan okuyanların, basmakalıp değerlerden ve birörnek yaşam biçimlerinden usananların öyküleri. Burçin Tetik, ayrıştırıcı söylemlere, yaşamımızı çepeçevrelemiş öfke diline, gökkuşağının tüm renkleriyle karşılık veriyor.
Özgün, duyarlı, cesur… O meşhur şarkıdaki gibi, gökkuşağının üzerinde bir yerde, ta yukarıda… (Tanıtım Bülteninden)